Git Cizre’yi – Şikeftan’ı gör ve dön Ankara’ya
Bir ezikliktir içine gelir oturur
Şehir rahatlığında – kadeh aydınlığında – adamı
Utanmaya benzer bir şey – onikiden vurur
Neye baksan – ne okusan – çocukların karşında
O yılgın – sinek sarmış gözleri durur
<<Bebeler gördüm ben – sağlıkçının yetişemediği
Avuçlarında çiçek – yüzlerinde nur>>
Panzehiri – bulgur aşının – yürek yangınının
Kurtlu kar – mil basmış sudur
Kış uzar – yaz gelir – ben düşer karpuzlara
Kerpiç – tezek ve zerdali kurutulur
Mal damda – sıcaktaysa – çorbalıysa sabahlar
Düğün – bayram – bereket – hepsi budur
Ey toy şehirli – ham yazar
Rüya gör istediğin kadar ayakta sen – hayal kur
<<Sana gelince aslan kardeşim – yiğitim – koçum
Her şey sen istersen – senin için – seninle olur>>
Horlanmış – yağmalanmış – ama fermanlı ve bin yıllık
Yaylamız – kışlağımız Anadolu’dur