I
HURUFİ
(Yıl 1460)
“ Varsa, yoksa: Harf, şekil ve rakam!
Her şeyi, ama her şeyi bu açıdan görür.
Üstelik, bununla kalmaz,
Geçerli değer yargılarının da
Üstüne üstüne yürür!
Boşuna mı, bunca nokta, çizgi ve delik!
Bakmasını bilen, o an görür,
Anlamlı insan yüzü, Tanrı’nın, tam
Ve çok yönlü bir aynası olsa gerek!”
Der ve Savını sürdürür!
“-Candan cana, cisimden cisime geçerek
Yaşar gider gizli hikmet kaybolmaz!”
Taşköprüzade Ahmet Şemseddin Efendi’ye göre,
(Devrinden kesitler veren) :
”- Orda burda, ileri geri,
Çok laf, çok tartışma götüren
Ve (eyvah ki eyvah) islam ülkesinin en güvenli yeri,
Cenneti Ala’nın dünyadaki benzeri
Edirne Sarayı’na kadar giren
Öyle bir küfür ve sapıklık ki bu
Akıl almaz!”
(Beğeni ve övgüsünü kazanıp
Fatih Sultan Mehmet gibi bir Han’ın
Yüce gönlünü insan sevgisiyle doldurmak!)
Hazret için:
(Bir çeşit kundak sokmak bu Al-i Osman’a,
Kapan kurmak!
Hele hele, saptırıp halka yönlendirmek,
Ayağa düşürmek yani
Kutsal düşüncesini Sultanın!
Tam cin tayfasına, şeytan takımına vergi iş bunlar!
Halk denen kalabalık sevgiden ne anlar!)
Sayısız olay ve gerçeği,
Sudan sıradan öykülerle geçiştiren
Taşköprüzade’nin (ki, tarih biliminden nasibi azmış,
Hoşgörüsü ise hiç yokmuş onun da!)
Şakayıku Nu’maniyye (Gelincik Çiçeği)
İsimli günlüğünden öğreniyoruz ki:
”Onurlu çabalarıyla, (hazret, aynen böyle yazmış)
Övülmeye değer Vezir Mahmut Paşa ve gayretli Müftti
Mevlana Fahrettin Acemi’nin. . .
(Edirne Sarayı’ndaki Sultana,
Fatih Sultan Mehmet Han’a rağmen
Ve bereket, onun tertemiz gönlüne henüz
Tam olarak işlemeden),
Bu mel’un insanlar, yani Hurufi canlar,
(Siyaseten), belalarını bulmuş sonunda!”
Sözde tarihçinin:
-Maymun soyluların şeytan başkanları! dediği. . .
Hurufi1erin Osmanlı ülkesindeki önderi
Fazıl Tebrizi,
Geniş avlusunda, üç şerefeli Camii Kebir’in
Ve varlıklı-yoksul, dizi dizi
Tüm Edirne halkının huzurunda
Ve de gayretli Müfti Molla Fahrettin Acemi’nin
Nefes nefese, zar zor
Parlatıp körüklediği
Islak odun ateşinde (ki, Hazret,
Güttüğü sapıklık ateşinde! Diyor)
Yanıp kül olmuş.
Şimdi siz, hazır gelmişken yeri:
(-Düşünce eşit suç, sonuç ölüm!
Adalet mi bu? Eziyet bu halka, bu halka zulüm!
Ama, geçmiş gün, olan olmuş,
Ve Fazıl Tebrizi de yalan olmuş,
Kül olmuş!
Bugün kime ne diyelim!)
Diye düşünebilirsiniz!
Yine de gelin, Taşköprüzade’nin,
(Tarihi tersine yontan, nalıncı keseri)
Yavan öyküsüne, azıcık duygu, şiir ekleyelim:
-Asılarak öldürülen, Pir’i
Estrabatlı imam Fazlullah
Ve derisi yüzülürken gülen
Seyyid Nesimi’nin peşi Sıra,
Batınilik ateşinde kavrularak can veren
(Gönül zengini) fıkara,
Fazıl Tebrizi,
Giderek zihin bahçelerinde,
Tav buldukça arada bir yeşeren
Ve yasak kokusu, idrake ağulu bir ok gibi giren
Simsiyah, tevatür bir gül olmuş!