a
Gerçi, harlı bir ocak gibi:
Güneyde Çin, kuzeyde Boz kagan,
Otuz Tatar, Kurikan, Kıtay, Tatabi..
Çevremiz silme düşman,
Biz ateş gibiydik! Zordu.
Berbattı durum!
Ama. yine de,
(Özlemle andığı üzere Bilge Tonyukuk’un):
”Demircilik yaparak, akça tavşan,
Sığın geyik yiyerek,
Kışın Karakurum’da oturuyordu,
Yazın, kuzey yamaçlarında Çagay’ın..
Gırtlağı dolu, karnı tokdu budunun!”
b
Altaylar, Kafkas Dağları, Hindikuş
Arasında egemen
(Aşına) Büyük Kagan
T’ong Yabgu döneminde, yılda iki kez,
Hububat alındığını; sulu tarımdan..
Ve elverişsiz iklim şartlarına rağmen,
Keten, pamuk, pirinç, üzüm ve tuz üretilip
At, koyun, deve, geyik ve balık yetiştirildiğini..
Şahin, alıcı kuş beslendiğini yarış ve av için..
Yünlü elbiseler giyen Göktürklerin,
Sema, şarkı.. eğlenmeyi de bildiğini,
Gelince sırası, yeri..
Altın, gümüş, yeşim taşı ve ipek,
Demir ve deri işçiliğini,
(Düşman da olsa, kıskanıp gizlemez)
Ve: – Türkler hiç bu kadar kuvvetli olmadı!
Diyerek,
Uzun uzun över Çin vak’anüvisleri.
c
“- Sürekli göçedeler! Yatalak olur
Duran, oturan!”
Diye buyurmuş ya,
Kimine göre, gövdesi kurda, ayakları öküzünküne
Ve göğsü ayıya
Benzeyen destan kahramanı , Dede Korkut’un!
Kimine göre de, Tanrıkut Mete veya:
“- Doksan deriden kürk olsa topuğun,
Şepkülah olsa, dokuz deriden..Şakağın örtmeyen..
Doksan koyun dovgalık, on koyun öyüncük yetmeyen..
Dokuz yaşındaki deveyi silkip atan,
Kıynağında gökte tutan”
Efrasiyab (Alp Er- Tunga) nın özdeşi olan
Yüce Oğuz Han!
Ve yine:
“- Kılıcı paslanır yatuk kısmının,
Eti bozulur!”
Demiş ya Divanü Lugat-it- Türk’de Kaşgarlı Mahmut!
Ama, gerçekte, Çin,
Karahitay ve Moğollar’ın baskısıyla
Daralınca bozkırlar, tütmeyince od,ocak..
Sonra da, değişen iklim ve coğrafya,
Otlak ve su kavgaları. duran ticaret,
Kesilen haraç ve çöken devlet..
Can korkusuyla yani, kuraklık ve açlık
Nedeniyle olacak..
Oğuz, Uygur, Kırgız, Başkurt, Avar,
Karluk, Basmil, Türkeş ve Suvar
Bulgar ve Macar, Peçenek ve Kıpçak..
Ezmecesine ite Kaka birbirlerini.:
Yollara düşer, boy boy, dalga dalga Türk Budun
Ve Ötüken, Karakurum, Çin..
Hindistan ve İpek Yoluyla
Mavera-ün-Nehir, Horasan
Üzerinden (Şafak Ülkesi) Anadolu’ya
Veya kuzeyinden dolanarak Karadeniz’in,
Kavimler Kapısı’ndan barbar Avrupa’ya..
Çadır ve sürü, atlı veya yaya
(Kah tabana kuvvet yani, kah dolu dizgin)
Yüzyıllar boyunca göçeder!..