Hortu Medresesinde ilk gün, ilk sabah.
Hocası, bakmadan, Nasreddin’in yedi yaşına
(Ve de göz yaşma)
Gelmiş dikilmiş başına:
– Bak, oğlum! Şu sopayı görüyorsun ya!
Hani şu duvarda asılı!
İşte ona falaka derler .
Cennetten çıkmıştır . Mübarek şeydir hasılı!
Ve tembellik ettiğin an,
Tabanlarma iner alimallah!
İlk gün. Hem Medrese (yenilik), Nasreddin için, hem,
Bu cennet-cehennem.
Merak eder:
– Hocam! Bu cennet de nasıl bir yer?
– Güllük gülistanlıktır cennet. Hüma kuşlan öter!
Yala dur
Elvan şekeri dağlarını
Şerbetten ırmaklarına
Çöreğini ban!
Nasreddin:- Ya cehennem? diye doğrulur.
– Tut ki koskoca bir fırın, dev bir ocak,
– Hanl harıl yanan!
( Kitapta yeri var! )
Ve de mümkünü yok, hepsi yanacak,.
Günahı olanlarla cennetten çıkanlar
Doğru cehenneme gider!
Dinlerken, dinlerken bir tuhaf olur,
Tabanları karıncalanır oğlanın, içi ürperir .
Ve iki ders arasında, kaptığı gibi o korkunç şeyi,
(O ipli kalın sopayla, yardakçısı değneği)
Gürül gürül yanan ocağa firlatıverir .
İlk gün. Bunalmış zaten çocuklar . Oyun istiyor canları!
Birkaçı (kalleş demeyelim hadi), birbirini ite kaka,
Yetiştirir hoca’ya olanları,
Burnundan soluyarak hoca, hoca mosmor,
Koşar gelir .
– Ulan hani falaka?
– Şey hocam! Cehennemde!
– Ne demek cehennemde ?
– Cennetten çıkanların yeri cehennem demediniz mi siz?
– Eee!
– O cennetten çıktığını söylediğiniz
Hınzır falakayı cehenneme gönderdim ben de!