Selçuklu başkenti Konya’da,
(Geçmiş gün), gece yasağı var.
Dinlemez ama Nasreddin ve arkadaşlarına:
– Ben şöyle bir dolaşacağım, Diyerek dışarı fırlar .
Fırlar ama, Subaşı ‘nın devriyeleri de az sonra
Molla ‘nın yakasına yapışırlar :
– Ne o ulan? Gezinti mi istedi, gece vakti canın?
Yasak olduğunu bilmiyor musun?
Ne desin Molla, ne kulp bulsun!
Saflığa vurmuş , çaresiz:
– Bilmez miyim ağalar! Aman tam yatacağım sırada
Uykumu kaçırdım da onu arıyorum.
Gördünüz mü bilmem siz?
Dinlerken, dinlerken
Birden
Kafası atmış Subaşı ‘nın:
– Abuk sabuk konuşuyor , tez üzerini arayın şaşkının!
Ve bulmuşlar, Nasreddin’in ne olur, ne olmaz
Diye beline soktuğu kasaturayı.
Subaşı, gürlemiş:
– Yuh be! Bu ne ulan, ayı!
– Şey ağam! demiş Nasreddin, öğrenciyim ben, bu da,
Babamdan kalan, yanlış kazıma bıçağım.
Yanımda olmalı hep .
– Sebep?
– Kitaplardaki yanlışları kazımak için!
– Çakın yok mu ulan? Bu kazık da ne oluyor?
– Öyle deme ah ağam! Öyle yanlışlar oluyor ki kitaplarda,
Kasaturayla bile kazımak zor!