– Yorulmuşsundur Mirim! Yat, uyu, dinlen!
Gece yarısına kalmış, bir tanıdığında Hoca.
Bakmış, yatağın ayak ucundaki işlemeli bohçada,
Bir takım, kar gibi patiska gecelikle
Upuzun bir külah, (Arakiye) denilen.
Gecelik, entarisi, tıpatıp tastamam.
Ama külhı giyince boğuluyormuş!
Gece vakti çare , çare!
Boğmuş külahı, Hoca, ortasmdan bir iple ve
-Eh! Şimdi tam başıma göre!
Diyerek uyumuş sabaha dek rahatça.
Sabah, ev sahibi, hayretle sormuş:
– Yahu, isteseydin yedeği vardı.
Niye boğdun ki külahı Hocam!
– Ben, demiş Nasreddin, külahı boğmasaydım eğer ,
Külah beni boğardı!
İmdi diyeceğim şu ki:
– Kimi (yobazlık) der,
Bu külah için, Gericilik, der kimi!
Uzun külahla Hoca Nasreddin,
Birer
Bahane zaten bu hikayede!
Bilmem anlatabildim mi
Ve de
Anladınız mı siz, benim asıl derdimi?