MEMALİK-İ MAHSUSE-İ ŞAHANE

A

(İstediğine mülk verirsin sen)

Ve (yüceltirsin istersen)

Ayeti kerimeleri,

Arzu ve yardımıyla yani, yeri,

Göğü yaratan şanı yüce Tanrı’nın..

(Ve Tanrı’nın selam ve selatı üzerine olsun),

Peygamberlik göğünün güneşi,

Eli açıklık burcunun yıldızı

Ve sığınağı kalbi temiz insanların..

Muhammet Mustafa’nın mucizeleri..

Ve himmetleriyle dört yakın dostunun:

Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali

(Ki Allah hepsinden razı olsun onların)

Ve gelmiş geçmiş cümle evliyanın..

Böyle başlarda hep

Osmanlı Ferman ve fetihnameleri!.

B

Tut ki, inci gerdanlık, kehribar tesbih,

Divanhane Çivisi yüzük, tek tek, tane tane!

Milyonlarca kilometre kare toprak,

Ölçüsü belli değil artık derya denizin!.

Memalik-i Mahsuse-i Şahane!

Mal varlığı yani :

Hakan-ül berreyn vel bahreyn,

Hadim-ül Haremeyn-iş Şerifeyn,

Yeryüzünün Halifesi ve

Dünyadaki Gölgesi Tanrı’nın!

Hakanların belgiti, taç alıp taç bağışlayan,

Bilmem kaç göbekten Han oğlu Han oğlu Han,

Sultanlar Sultanı Padişah Efendimiz’in!

Silmecesine: Balkanlar ve Küçük Asya,

Meşhur, ipek ve baharat yolu!

Baş baş, ilk göz ağrısı.Anadolu.

Trakya, Makedonya, Girit ve Mora.

Ege Adaları ve Kıbrıs.

Bosna-Hersek, Eflak-Buğdan.

Arnavutluk, Sırbistan ve Bulgaristan.

Kırım, Azak ve Kafkasya,

Azarbeycan ve Kürdistan.

Suriye, Hicaz, Kudüs ve Irak! Ve sonra,

Tunus, Mısır, Trablusgarp, Bingazi, Fizan,

Kutsal Mekke-Medine, hatırlı Yemen ve

Tekmil Arabistan!

Tut ki, doğudan batıya, kuzeyden güneye uzanan,

Her an güneşli bir Hünkar otağı!

Kitaplı, kitapsız peygamberler yatağı

Bu bereketli topraklar üzerinde,

Bu, dünyanın en yaşlı ve en civcivli yerinde :

Türk, arap, acem, çerkez ve kürt,

Gürcü. Boşnak ve Arnavut,

Rum, yahudi ve ermeni,

İslav ve tatar..

(Biraz da kıpti var!)

Milyonlarca kişi, kul, yani insan!

Başucunda Tanrı’nın Gölgesi!

Kandil, yortu, hamursuz,

Bayram, paskalya ve ramazan..

Beş vakit ezan

Ve alabildiğine çan sesi..

Şarkı, türkü, yalel, sirtaki ve polka..

Teklifsiz, iç içe, halka halka!.

C

"İptida, Sürmeli Çukuru, Erzurum’un!"

"- Ama, (diyor, Aşıkpaşa-zade Tarihi’ninyazarı),

Kühistan havası mizaçlarına yaramayıp

Galebe-i Tatardan,

Tebdil-i mekan kastın ettiler.”

Edince de, Ankara yöresine

Diyar-ı Rum’un,

Karacadağ’a gittiler.

Kızılsarayözü’ne yakın Kırka Köyü’ndedir

Osman Bey’in dedesi Gündüzalp’in mezarı.

Yine, "Selçuklu’nun, Söğüt Uç Beyi Ertuğrul Gazi’ye,

Ziyade hizmetinden dolayı, Eskişehir’i,

Kaydı hayatla hediye

Ve temlik eylediğini" söyler Mehmet Neşri,

Kitab-ı Cihannüma’sında.

Gümüş Kümbetli Bursa, cihangir düşü Kostantiniye

Ve (Kızıl Elma) diye diye

Az gitmişiz, uz gitmişiz,

Yüzlerce yıl ve bir o kadar güz gitmişiz..

Siftah, Bismillah.. evliya, derviş, ozan

Urum Abdalları, Horasan Gazileri..

Sonra, peşpeşe, silah ve sabanı

Aynı marifetle kullanan,

Her sefere, (yeter ki olsun), bir köy imecesine

Gider gibi katılan,

Hünkar’ın eldebir, kızıl börklü sipah erleri..

Ganimet kul, devşirme filan ama, "kılıncı kan,

Sinesi üryan”

Kelle alıp vermecesine

Sapınadek Osmanlı, amansız yeniçeri..

Ve (İnce Donanması) Kaptan Paşa’nın, deryadan,

Gülle mancınığı leventleri..

Ferman üzere, bir o yana, bir bu yana,

Edirne, Istanbul, Mısır, Bağdat, Viyana..

Dolu dizgin, dere tepe düz,

Hem de dümdüz gitmişiz..

Zamanla, ağır aksak, bir ileri, bir geri,

Sonra da, kör topal, tepe taklak, tersyüz

Gitmişiz!.

D

Oysa, ne masal, ne efsane!

Evet! Su içtiği bir gerçek,

Türk atlılarının,

Yüzyıllar boyu Tuna’dan.

Eze eze, tekrar yenmişiz

Yolumuza çıkanı, evvelallah!

Ama, gün gelmiş, çürümüş, kokuşmuş, bitlenmişiz

Çatalca önünde, .

(Burnunun dibinde yani İstanbul’un),

Ağaç kökü, süpürge tohumu aramışız yiyecek!.

Dedim ya, bir ileri, bir geri

Ve ileri derken yüzgeri.

Nerde, devlet ve İslam için,

Niğbolu seferi, Murat Hüdavendigar’ın?

Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran

Ve Estergon Seferi, Kanuni Sultan

Süleyman Han’ın?

Nerde, Damat Başkomutan Enver Paşa’nın,

(Bir kuru nam için)

Yüzbin yiğiti kırıp donduran

Savruk ve çapaçul Kafkas Seferi?

Ve işin en akıl almaz,

Alsa da gönül kaldırmaz yanı :

– Sürdü, sürüyor, sürecek!

Derken, 620 yıllık bu şanlı destan,

1919 yllı Mayıs ayının 19 uncu günü,

Anafartalar Kahramanı

Mustafa Kemal Paşa’nın gözleriyle

Şöylebir geriye,

Gerideki (vaziyet ve manzara-i umumiyeye)

Dönüp bakmışız ki, yorgun, kan ,

Köpüğe batık al kısrağın sırtı Samsun’dan..

Bir arpa boyu yol gitmişiz!

Yani bitmişiz!.

SONUN BAŞLANGICI
ÇİN TUZAĞI, BİZANS OYUNU

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir