”Türkler de, güzellik, tatlılık, yüz güzelliği, edeb,
büyüklere saygı, sözünde durma, sadelik,
öğünmemek, kahramanlık, mertlik gibi öğülmeye
değer, sayısız fazilet vardır”.
Kaşgarlı Mahmut
Hayal etmek bile zor :
Doğu’da Çin Budun, kuzeyde Uar’lar..
Yani enselerinde düşmanın ölümcül soluğu..
Ayrıca, yeni otlak bulmak zorunluluğu
Ve zorluğu da var..
İrtiş’in yatağından Baykal Gölü’ne,
Kuzey Türkistan’a kadar..
Bağımlı kılıp:
İpekli kumaş karşılığında Çin’e
Gümüş tilki, mavi sincap derisi veren
Avcı Tölesler’le
Yeşil gözlü, kızıl sakallı Wu-sun
Ve Kırgızlar’ı ve Oğuzlar’ı,
Yüksek tekerlekli, keçe evli araba kullanan..
İlk göçebe Hun-
Türk Imparatorluğunu gerçekleştiren
Tanrıkut Mete Han’ı!.
Yine, sağda Demirkapı, solda Kadırgan Ormanı..
Yola dize getirerek ,
Yaylak ve kışlaklarda, ileri geri
Kıpırdayıp duran küçük,çirkin böcekleri..
Yani, suya tapan, Çin kökenli Juan-Juan’ı..
Kurt başlı Tuğ’u,
Asya bozkırlarında tekrar
Egemen kılan Türk Başbuğu
Bumin iİiğ Kagan’ı !.
“- Ben soylu değilim ama
Soylu bir buduna mensubum!” demiş,
Papa’nın soy budalası elçilerine!
Ne korkunçtu Attila, ne de barbar!
Belki kurnazdı, tırnağa tırnak, dişe diş,
Yaşam savaşı veren..
Avrupa ağıllarına tek başına giren
Gözüpek bir kurt kadar!
Her hileyi denerdi!
Ama gururluydu Attila da
Her Türk kadar! Az gülerdi.
Adildi üstelik. İyilik ve konukseverdi!
Altın tabaklarda sunardı çeşitli yemekleri
Konuklarına, kendisi, tahta tabaklarda
Ve yalnız et yerdi!.
Kaderci bir derviş sanki,
Mütevekkil bir şaman:
“- Su testisi su yolunda kırılır!” derdi.
Ama, aklına koyduğunu da, istediği zaman,
Ülkeyse, gider alır, ,
Birşeyse, alıp giderdi!
Basit, fakat temiz olmasına dikkat ederdi
Giyiminin.
Ve kudretinden emin,
Mağrur bir edayla dinlerdi
Destansı övgülerini ozanların!
Yuğ Töreni’yle ,
(Kutsal atları, sadık hizmetçileri
Ve göz kamaştıran hazineleriyle)
Göğe uçtuğunda,
Saçlarını dibinden kesip
Kılınçlarıyla yüzlerini kana buladıkları
Söylenir Hun’ların!.