Adı iftar! Gerçekte ziyafet var!
Veren de, han hamam sahibi bir bezirgan tüccar!
Hoca ( sırtında, gündeye giydiği
Aşınmış cübbe, soluk elbise),
Varıp konağın ceviz kapısını çalmış .
Kapı açılmasına açılmış
Ama, hoş geldin, diyen, buyur eden olmayınca,
Piç gibi ortada kalakalmış ,
Bayağı bozulmuş Hoca!
– Özel olarak çağırmasalar hadi neyse!
Kaşla göz arasında eve dönerek,
Bayramlık elbisesiyle , samur kürkünü giymiş ve
Soluğu tekrar konakta almış!
– Aman efendim! Bu ne şeref! Şöyle , şuraya diye diye ,
Buyur etmişler Hoca ‘yı bu kez baş köşeye .
Sofraya yeni bir çerez, yeni bir yemek
Geldikçe , onu doğru uzatarak eteklerini kürkünün,
Söyleniyormuş Hoca, kendi kendine : – Gün, senin günün,
Ye kürküm ye!
– Aman Hocam o da ne demek?
– Elbette o buyuracak,’ bana değil ki ikram, kürke!