Bir kuraklıktır , açlıktır gidiyor .
Herkes elindekini yiyip bitirmiş .
Durum kötü köyde , gerçekten çetin .
Ve canlarma tak edip Nasrreddin’lerin
Sivrihisar ‘ a göçtükleri gün,
Raslantı buya, Kurban Bayramı..
Kurbanlar kesiliyor , tepsiler geçiyor
Kasabalı, elinde avucunda ne varsa ortaya dökmüş,
Son gürlük, yiyip içiyor .
Bu bolluk, aylardır et yüzü görmeyen ,
Açlık sancıları çeken, avurdu çökmüş
Küçük Nasreddin’i çok sevindirmiş:
– Baba, yahu, bu nasıl iş ?
Burası ne bolluk memleketmiş!
Komşular köyde açlıktan kırılırken,
Burada adama zorla yediriyorlar!
Babası: – Ondan değil oğlum, Bayram var!
Hergün böyle olmaz, bugün böyle .
Ama anlamak istemedimi Nasreddin,
İstediğin kadar söyle!
– Çok aptal öyleyse bu Sivrihisar’lılar ,
– Niye oğlum, neden ?
Nedenini anlattım ya bolluğun sana.
Değirmenin suyu kesilir yarın!
– Elbette aptal! Baksana,
Sanki (bolluk) bayramın ikinci adı!
Akılları olsaydı bunların,
Hergün bayram yaparlardı.