M.Nüzhet Erman

Geldi çattı – kirli sarı – kuru yaz günleri Su taşıyor Mardin köylerine – yine yüzlerce tanker Kızgın bir balla gözleri – sıvazlarken güneş Gitse gitse tarlada – tuzlu ve sarımsaklı...

Nuh’tan – Halil İbrahim’den beridir Kimin umurunda – var veya yoğum Yetegelmiş güneşe yakın olmanın saadeti Ama dağ – ama taş – ama kum Kısır veya doğurgan – yenik veya yiğit...

Felekten sille yemiş bir adam düşün -Tek katlı evlerinin yarısı kerpiç Aşkale’de yaptığı askerlik hariç Şehir nedir görmemiş bir adam düşün Yaz kış gün ışımadan – önünde davar -Köy yerinde adettir...

Doksan sekiz beyitle övermiş – can düşmanını – çöl şairi Doksan dokuz beyitlik ağdalı kasidesinde Bir kör frengi – zehirli sıtma düşün – aşiret artığı Kan tutmasının son kertesinde Ya çarşı...

” Kuyruklu dağın odunu,, Tarihsel saygımız tezeğe – köklü muhabbetimiz Güneşte savrulan sinek bulutlarından belli İster – (köy) de – gördüğüne yeğenim – ister keçi damı – taş yığını Saymadık hiç...

Git Cizre’yi – Şikeftan’ı gör ve dön Ankara’ya Bir ezikliktir içine gelir oturur Şehir rahatlığında – kadeh aydınlığında – adamı Utanmaya benzer bir şey – onikiden vurur Neye baksan – ne...

Elekle su taşır – havanda su döğer gibi Yeniden başlıyoruz her gün – sıfırdan – hiçten Sel ve kuraklık – yangın ve zelzele Şemdinli’ye kadar – kol geziyor Meriç’ten Kendisi değil...

Muhabbet bir Köroğludur artık Kendi yok – namı söylenir Kocaman bir gurbettir Anadolu Kuş kanadıyle selam gönderilir Yunus-Karacaoğlan-Hacı Bektaşı Veli Yağmurdur şimdi köylerde – çiçek veya ekindir Dua ile değil –...

Karanlık köylerden geçer yolum -Ay ışığında küme küme çürük diş Karanlık köylerden geçer yolum Bir göz pınarlarını körletememiş Yüzyıllardır savru1an zehirli kum Birgün taassup olmuş bu kum-birgün cahalet Dağ başında eşkiya-İstanbul’da...

Siz Haymana köylerini Yakın ama bilmezsiniz Yakın ama bilmezsiniz Siz Haymana köylerini Yol yakınken gidin görün birini Böyle rahat gülmezsiniz Açıl hele kardeş – açıl hele bir Ardına baktığında şehir görünmeye...