Hoca ticarete başlamış . Tanesi otuz paradan aldığı yumurtaları, Bir güzel boyamış, haşlamış, İndirmiş kasabaya . – Hadi, tanesi yirmi paraya! Yumurta var! Hepsinin de içleri çift san, İri iri yumurtalar!...
Komşusu Hoca’dan, Bozoğlan’ı ister. Hoca da: – :Tuh! Demin Biri aldı, gitti, der, N’ olurdu önce isteseydin! Ama, aksilik bu ya! Tam bu sırada, Anıracağı tutar, uzun uzun, ahırdaki eşeğin. Komşusu...
Komşusu koşa koşa gelip (Hayır, eşek değil, bu sefer) İp ister Hoca’dan, basbayağı ip! Hoca: – Verirdim ama, Un serdim! der . Adamcağız, hem şaşırır , hem güler : – Amma...
Cumadan sonra, cemaat dağılınca, Elinde bir yoğurt kasesi, Hoca, Soluğu Akşehir gölünde alıyor , – Yahu! O da ne? Gören, inanamıyor gözlerine Bir zaman bocalıyor . – Şu Hoca’nın bir benzeri...
Kahvede Nasreddin’e: – Demin ne gördük, biliyor musun Hoca? Koca bir tepsi baklava gidiyordu, Hem de koskoca! – Bana ne! – Ama, sizin eve gidiyordu Hoca! – Sana ne ?
“HAZIH’ ÜL- TÜRBE’T -ÜL-MERHUM EL-MAGFUR İLA ABDEHU EL-GAFUR NASREDDİN EFENDİ RUHUNA FATİHA. SENE386.” (Sene 386 = H. 683 = M. 1284)