M.Nüzhet Erman

On saatlik yoldan, hem de yaya Sürüp getirmişti, köylünün biri, Uyuz keçisini Hoca ‘ya – Oh Hocam! Ne olur, Bir nefes et de , geçsin şu uyuz! Şaşırmış ne diyeceğini Hoca...

Sormuşlar Nasreddin ‘ e : – Sabah olunca, Hocam, halkın kimi, o yana, Kimi, bu yana gider! Niçin? Soruyu üsteletmemiş Nasreddin ve: – Tek bir yöne giderse herkes, demiş, Dengesi bozulurdu...

– Abdest alırken Hocam, hangi yöne dönsem? Hangisi yani sence uygun olan yön? – Aman evladım, yürütmesinler diye Ceketine doğru dön!

Kaygana ister Hoca’nın canı. Ama, sıkıntıda, para bakımından zorda! Tam da karşıda bakkal dükkanı,. Dayanamaz, gider ve sorar : – Yumurta var mı, yumurta? Bakkal: – Var! – Peki, yağ ve...

Götürüp tellala verir , bir gün Hoca, Pazarda eşeğini, Aklı sıra satacak. Nasılsa müşteri çıkar . Ama sıkıysa, kuyruğunu yokla hayvanın,dişlerine bak! Isırır , teper , salyası akar . . Tellalı...

(Neylesin içirecek çorbası olmayınca, O da parasız-pulsuz, bir garip kul! ) Geç vakit kapıyı çalan bir yoksul: – Şey! Tanrı misafiriyim! deyince Hoca, Köşedeki mescidi göstererek: – O’nun evi orası! demiş,...

Göz göre göre gitmişti. Sabah tımar ederken eşeğini ahırda, Yüzüğünü düşürüp kaybetmişti . Avluda dört dönüp aranıyordu. Komşusu sordu: – Hayrola Hoca? Aradığın ne? – Sorma! Ahırda yüzüğümü düşürdüm de! -İyi...

Adı iftar! Gerçekte ziyafet var! Veren de, han hamam sahibi bir bezirgan tüccar! Hoca ( sırtında, gündeye giydiği Aşınmış cübbe, soluk elbise), Varıp konağın ceviz kapısını çalmış . Kapı açılmasına açılmış...

Hoca bir gün boş bulunur : – Nedir, n’olmuş yani? Kerametse keramet, Biz de gösteririz, der . Sen misin diyen, takılanlar olur : – Yaşa Hocam! Göster kerametini, Göster de, ayağına...

Bir gün, sıçradığı halde birkaç kez, Hazret, eşeğine binemez! Ve: – Ah gençlik, vah gençlik! Diye uzun uzun )’akmır . Sonra etrafına bakınır ; Olmadığmı görünce kimsenin, Mırıldanır kendi kendine :...