BİR NEFES NİYETİNE

Hünka r Hacı Bektaş Veli

Geçse de bir lokma bir hırka devri

Akıldan başkası yaldızlanmış deridir

Bir tesbih çekilmede Anadolu’da

Akıl yoluyla yediyüz yıldanberidir

Senin yürek dediğin gönül dediğin senin

Mihman Evindeki dost minderidir

Tuz yalayan ceylan kadar sade ve mazlum

Karadut’la köklü, aşkla diridir

Hazret Avlusu’nda parlayan

Bereketin ak güvercinleridir

Derde derman ilaç gibi Horasan’dan

Onunla Gelen dokuzyüz atlı Türk eridir

Bağdat’ta Mısır’da Rum diyarında O

Ya bir Derviş, ya birçeridir

Sesindeki Pir Evi çeşmelerinin

Orhan Gaziden kalma Bursa günleridir

Ve yakılmıştır Hünkar Hacı Bektaş Veliye

Bir nefes niyetine bu şiir

Hacı Bektaş Ocağı’ndan el alan Yunus Emre Ozan’ı da ahilikten ayrı düşünemiyorum. Oçüncü ulu isim olarak da O’na seslenmek isterim.

KOCA TÜRKMEN

” Aşk gelicek cümle eksikler biter ”

Yunus Emre (M.S.1241-1321)

Alçacık gönlünü çaresiz halka

Diriliğe, düzene, arı sevgiye

İnsancıl kaygılara, yücelten acıya

Anadolu yüreğinin tükenmezliğiyle

Adayan Yunus

Kavruktur , çıplaktır , tohumsuzdur

Aç kalır rahmet düşmeyince

Ham ahlata, yoz aluca fit olur

Yunus gelir akla: -Garip, deyince

Koca Türkmen, kocaman Yunus

(Geçmedin namert köprüsünden

Götürse de su seni)

Odunun bile eğrisini

Hacı Bektaş Kapısı’ndan

Sokmayan Yunus

Dostla kurban, aşkla zengin, sabırla ulu

Vücutla derviş, düşünceyle kahraman

Yunus’tur, varsa bilen, aşkın ne olduğunu

Paraya, zorbaya, bin türlü belaya

Karşı koyan Yunus

Gerçek aşk, çıkarsız dostluk

Dünya ahret kardeşlik

Yüzün suyu hürmetine

Dayandınya yediyüz yıl yiğitçe, yine,

Dayan Yunus ,

Düğüne, bayram gider gibi sanki dün

Toprağa karıştın, çürüdün

Bu cennet, bu beş para elmez dünyanın

Üstünü, üstüne yürüdün

Tapduk Emre’ydi hocan Yunus

Bütün kinlerin, ayrılıkların ötesinde

Gönüllerde yer kapabiliyor musun

Hür düşünceden şiir yapabiiiyor musun

(Dosl olsun da isterse karıncadan olsun)

Yalan, gerisi yalan Yunus

Baba ilyas’ın dört erkek evladı vardı. Bunlar: Tuğracı Şemsüddin Mahmut, Muiziddin Ali, Ziyaüddin Mesud ve Muhlisüddin Musa idi. Ki bunlara, halk arasında (Çar Erkan) denir.


İşte Ahiliğin ahlaki kurallarını, (Garipname) ile şiire döküp edebiyatımıza kazandıran (AşıkPaşa), Muhlis Musa’nın oğlu, yani Baba ilyas’ın torunudur: Alaaddin Ali.

(M.S. 1272-1333). (8).

Aşık Paşa’nın, Türklerin saygınlığını, Türkçe’nin inceIiğini belirten şu dizeleri ünlüdür:

”Türk diline kimseler bakmaz idi

Türklere hergiz gönül akmaz idi

Türk dahi bilmez idi bu dilleri

İnce yollu ol ulu menzilleri”.

O’nu da anarak Ahiliğe (Yol Töresi)’yle yaklaşmağa çalışacağım.


HALK HAKTIR veya YOL TÖRESİ (I) DENİZLİ ÇARŞISI

I

DENİZLİ ÇARŞISI

"Sema ehlinin gönlü diri

Teni ölmüş ola"

Yahya- Burgaazi (XIII yüzyıl)

Denizli çarşısından geçerken İbni Battuta,

Atlarlmn yularlarına sarıllr (usta-çırak)

Birsürü adam

Dükkanlarından fır1ayarak!

Korkar Battuta önce, kavga var sanır.

Oysa bunlar, onu paylaşamıyan (fityan),yani (feta)

Ahi Sinan’la Ahi Duman ve arkadaşlarıdır

Kur’a çekilir ve Gezgin, o akşam

Sinan takımının tekkesinde ağırlanır.

Yıkanarak yiyilip içildikten sonra

Kuranı Kerim okunur, ardından da

Sema ve raks başlar çokluk.

En az üçgündür Ahilerde konukluk.

HALK HAKTIR veya YOL TÖRESİ (II) İNSAN BİR ŞEHİR GİBİDİR

Nagihan ol şara vardım

Anı ben yapılır gördüm

Ben dahi bile yapıldım

Taş ve toprak arasında”

Ahi Sultan Hacı Bayram-ı Veli

Korkusuz vefa, makbul güleryüz, övgüsüz cömertlik istemenin verdiği utancı yoketmek yani!

Arif’in biri buyurup söylemiş ya hani :

— Ne ve nasıl olursa şartlar ve ortam,

Halkı, herhalde mazur ve tam

Ve herhalde, kendini

Kusurlu ve eksik görmek,

Görebilmektir marifet

— Düşmanın da olsa iyilik et.

Kendisi muhtaçken başkasına

Birşeyler verebilmektir marifet!

—insan bir şehir gibidir,

(Der Aşık Paşa),

Üç kapılı bir şehir! (9)

Gözü, görmediğini, hatta gördüğünü

Kulağı, duymadığını, hatta duyduğunu söylemekten

Boş ve kem sözden dili

Ve de haram yemekten

Harama uçkur çözmekten beli

Eli halkı incitmekten…

Yani, üç kapısı da bağlı bir şehir!

HALK HAKTIR veya YOL TÖRESİ (III) HALK İÇİN, HALKTAN YANA

Perverisiz (terbiyesiz) adem, taş yemişi

Ve dağ canavarları gibidir”

Burgaazi

Yedi adı vardır şeddin,

Yerden, gökten alınmış yedi adı;

Yedi de şart tılsım ve muradı;

Ve yedi bağlaması ayrıca,

Yedi çözüp açması

Şu yedi sıkıntıya katlanmadan olmaz

Nimet kapısını kapatıp zahmet kapısını,

Böbürlenme kapısını kapatıp boyun eğme

Kapısım açmadan kul kısmı..

Hele fütüvet eri bir yiğit, yiğitin hası..

Rahat kapısını kapatıp gayret kapısını,

Uyku, kapısını kapatıp uyanıklık kapısını ve de

Zenginlik kapısını kapatıp şükür kapısını açmadan..

Hak ve rahmet kapısını,

Halk için, halktan yana

Açmadan kul kısmı

Sırt çevirmeden yani dünya ve şeytana

Kul kısmı, gözü doymazlık kapısını kapatip

Hazırlık kapısını açmadan ölüme

Pişmiş sayılmaz!

HALK HAKTIR veya YOL TÖRESİ (IV) NEFSİNİ DİRİLTİNCEYE KADAR ÖLDÜR

”Nefislerinizi terkederek girin buraya!

Diye yazar Tövbe Kapısı’nda”

Sana zarar veremez

İyi tanıyorsan nefsini, hakkında söylenenler.

(Elindekiyle övünmek, kaybedince dövünmek

Ve dört köşe olmak methedilince"

İbrahim bin Ethem "’-Kul kısmı," önce

Bu üç perdeyi yırtmalı!” der (10)

Yoksa, (Yakin) e eremez! (11).

HALK HAKTIR veya YOL TÖRESİ (V) KENDİ KENDİNİ BİRLEMEK

(Fütüvvet, kişinin bütün dileğini

ulu Tanrı’ya hasretmesi ve Tanrı

ile, Tanrı için, Tanrıya yönelmesidir)

Hüseyin ibn ül Mansür ül Hallaç el Beyzavi (12)

Ne çizgi noktasız olabilir,

Ne de nokta ayrı düşünülebilir çizgiden.

”- Bir bedene girmiş iki ruhuz biz,

Seven de ben, sevilen de ben!"

Gizli değildir Hak! Öyle sanmaları

Perde arkasında kalıp O’nu göremediklerinden!

Sormuşlar taşlanırken ”- Tasavvuf nedir ya Hallaç?"

(Hallaç Yan" yüce slrları lif Iif didik didik eden.)

İdam sehpasına, satır ve çivilere şöyle bir bakmış

Ve gülmeğe başlamış (ağladığı da söylenir gülerken):

“– Şu anda gördüğün şeydir en basit mertebesi ”

Demiş ve ellerine ayaklarını kesmişler peşinden

“–Ya en yüksek mertebesi?"

“– Onu da görürsün yarına kadar beklersen!”

Dili kesilmiş, boynu vurulmuş ve ertesi gün,

Yakılıp rüzgara savrulmuş külleri

Dicle’ye bakan bir caminin minaresinden

Son sözü:”

— Kendi kendini birlemektir (Vahid) e yeten!" (13)

HALK HAKTIR veya YOL TÖRESİ (VI) SUSMAKTIR HİKMETİN İLK BELİRTİSİ

İlahi, beni dirliğimde miskin eyle

Ölürken de miskin öldür!”

Hz Muhammet (Burgaazi)

— Allahtan korkar mısın, korkar mısın Allahtan?

Sus, birşey söyleme

(Hayır), dersen küfür zira, (Evel) dersen yalan!

Sözünden dönmez şımartmadan över

Ve istenmeden verir fütüvvet ehlinden olan.

Daha hayırlıdır eli açık bir haydut,

Uğursuz ve cimri bir hafızdan!

Eli boş dönmez ecel, gelince kapına

İyi hazırlan!

Ne demiş Ma’ruf el-Kerhi:

— Bir yoksula verin gömleğimi ölünce,

Nasıl gelmişsem öyle ayrılmak istoyorum dünyadan!(14)

HALK HAKTIR veya YOL TÖRESİ (VII) YARAN SOHBETİ

Bazı sohbetler ilaç gibi, bazılan

gıda gibi; bazılan mikrop, bazıları

da zehirgibidir.”

Kuşeyri Risalesi (MS986-1072)

Akşam ezanından sonra

Ve çok defa bir cuma günü,

Genç, yaşlı, kıdemli, yeni,

Sökün eder peşpeşe yaran (15)

Gelen, orta yere varınca durur,

Selam verip, selam alır

Sol göğsüne bastırarak sağ elini

Ve yaş sırasına göre,

Sedir veya bir mindere

İlişince diz üstü çökerek,

Kuraldır, Çavuş tarafından

Sigara tutulur hemen, kahve ikram olunur.

Sigaralar, kuraldlr yine,

Kibrit veya başka bir sigarayla değil,

Küçük el mangalile yakılır

Dolaştırılan

Bakılmaz yaşlısına, gencine,

(Hem saygı işareti, hem bir çeşit tedbir olsa gerek,

Fincanlar yere, sigaralar tablaya bırakılır)

Her gelen için ayağa kalkılır.

Konuklar seyrelinceye kadar

Peşrevden peşreve geçer çalgıcılar

Bu arada asla konuşulmaz

Belirli süre dolar dolmaz,

Ünler Yaran Kahyası:

— Başağa, tamam olmuştur yaran!

Yani, tekmil verir.

Ve herkes kahvesini içtikten sonra gelen

Yaran için artık tören yapılmaz.

HALK HAKTIR veya YOL TÖRESİ (VIII) YOL TÖRESİ (A) TUZLU SU – ŞERBET

VIII

YOL TÖRESİ

”Bu tatlı su, şu da acı, tuzlu su”

(Furkaan Süresi, Ayet 53) (16)

-A-

TUZLU SU-ŞERBET

Ortaya, hayat buluşa, hareket

Ve berekete işaret su

Dolu, toprak bir çanakla bir tuz kutusu

Konur

Ya bir cönk, ya

Bir Hadisi Şerif’le açıklaması,

Kısası Enbiya,

Ya da Kuran-ı Kerim Okunur

(Yola Girme) veya (Şed Kuşanma) törenlerinde (17)

Bir yer düşünün, çepeçevre sedir,

Ortada, yeterli sayıda, üç sıra minder,

Yüksek tavanlı geniş, aydınlık bir yer

Sağ dizini indirip sol dizlni kaldırarak

(Ahi Baba), (18)

Üç katlı, büyük ve kaba

Özel yün minderinde

Bir ara oturum değiştirir.

Okuma devam eder

Ve ikinci duraklamada,

(Sağ Çavuş) testiyi, (Sol Çavuş) da (19)

(Çarup Çekmek) için süpürgeyi kapıp gelir

(20) Yiğitbaşı su serper ve seccadesinin eteğini

Süpürür gibi yaparak

Ahi Baba’mn,

(Ve bir elif çekercesine yürür gibi yaparak)

Okumanın bittiğini, erkan

Ve hak dileme zamanının geldiğini bildirir (21)

Ardından da yüzü suyu hürmetine

Al-i Aba’nın, (22)

Özenle yakıp uyandırarak

Beş fitilli kandili (23) ve yine,

Başı hizasına kaldlrarak içine

”,– Hayatin tadı tuzu, derdi, sefası!

Bu Şeriattır ,

Bu Tarikat,

Bu da Hakikat!” (24)

Üç deta da üç tutam tuz attığı toprak tası:

”— Esselamü Aleyküm ya piran!

Ya ehl-ül fütüvve ve rahmetullahi

Ve berekatihi Seyyid-i Sadat

Şeyh ve Nakib-i fütüvvedderan

Ve muhibban-ı Hanedan!”

Selam olsun sizlere,

Selam olsun, selam! Diye, seslenir üç kere.

Ahi Baba da: –Se!am, rahmet ve

Bereketi üzerine olsun Allah’ın!der

Ve tören yoluna girer

Sorar Ahi Baba:

— Dargınlar barıştı mı , dargınlar?

— Barıştı!

— Helallık alınıp verildi mi?

— Verildi!

Tuzlu su kabını dolaştırır sonra

Yönetici Yiğitbaşı,

Ahi Baba’dan başlayarak.

Kımız içilirmiş bir zamanlar; (25)

Dokuz post , dokuz mum, üç basamak,

Kara Kazan, Kırkbudak Şamdan,

Tahta Kılıç ve Gök Bayrak

Gibi, eski, çok eski günlerden,

Şamanlıktan kalmadır (Teke Sunmak)!

— Safayı Hüseyin aşkına!

Gezinir artık toprak tas, bir süre, dudak dudak.

Seslenir bitince :

— Şeyhim! Yola girmek isteyenler var!